Aile Hukuku

Velayeti Annede Olan Çocuğun Annenin Soyadını Alması, Boşandıktan Sonra Çocuğun Annenin Soyadını Alması

velayeti annede olan cocugun annenin soyadini almasi bosandiktan sonra cocugun annenin soyadini almasi 5917 Velayeti Annede Olan Çocuğun Annenin Soyadını Alması, Boşandıktan Sonra Çocuğun Annenin Soyadını Alması

Velayeti annede olan çocuğun annenin soyadını alması , Boşandıktan Sonra Çocuğun Annenin Soyadını Alması tarafımıza sıkça gelen sorular arasında yer almaktadır.

Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 41’inci maddesinde “Türk toplumunun temeli olarak” yer alan aile, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 8’inci maddesinde de “Özel yaşama ve aile yaşamına saygı hakkı” çerçevesinde düzenlenmiştir. İlgili anayasal düzenlemede “eşler arasındaki eşitliğe” dayandığı da açıkça belirtilmiştir.

Türk Hukuku’nda evlilik ve dolayısıyla aile birliği, bir kadın ve bir erkeğin karşılıklı rızalarını açıklamalarıyla evlendirme memuru önünde kurulur. Kurulan bu aile birliğinin sona erme şekillerinden biri de tarafların boşanmalarına karar verilmesidir.

Velayeti annede olan çocuğun annenin soyadını alması

Türk Medeni Kanunu’nun 321’inci maddesine göre “Çocuk, ana ve baba evli ise ailenin soyadını taşır.” Bu hüküm gereği çocuk aile birliği içinde aile soyadı olarak babanın soyadını taşır. Evlilik birliğinin boşanma ile sona ermesi halinde ise kararının kesinleşmesiyle birlikte tarafların müşterek çocukları kural olarak babanın soyadını taşır, kadın ise evlenmeden önceki soyadını yeniden alır. Anayasa’da da belirtildiği üzere aile birliği eşler arasındaki eşitliğe dayanmaktadır. Bu eşitlik hem evlilik birliğinin devamı boyunca hem evliliğin sona ermesi hallerinde eşlerin sahip oldukları hak ve yükümlülükler bakımından geçerlidir. Anayasal bir güvence olarak getirilen bu eşitlik, boşanma halinde çocuğa verilecek soyadının belirlenmesi bakımından da geçerlidir.

Mevcut düzenlemelere göre boşanan kadının çocuğa kendi soyadını verememesi durumu açıkça Anayasa’da yer alan eşitlik hakkına, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin “Ayrımcılık yasağı” başlıklı 14’üncü maddesine ve eşitlik ve ayrımcılık yasağının kaleme alındığı Türkiye’nin taraf olduğu Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesi, Birleşmiş Milletler Siyasi ve Medeni Haklar Sözleşmesi gibi diğer uluslararası düzenlemelere de aykırıdır. Aşağıda bahsedilecek olan son dönemde verilen yargı kararlarına kadar, açılan davalarda velayet hakkına sahip kadının çocuğa kendi soyadını vermesi yönündeki talepleri reddediliyordu.

Kadın, farklı sebeplerle de erkeğe tanınan bu hakkın kendisine tanınmasını talep edebileceği gibi genellikle uygulamada yarattığı çeşitli sorunlar nedeniyle kendi soyadının çocuğa verilmesini talep etmektedir. Çocuğun anne ile soyadı farklılığını anlamlandıramaması, resmi işlemler esnasında anne ile çocuğun soyadlarının farklı olmasının birçok probleme sebep olması, çocuğun söz konusu farklılık sebebiyle ruhsal ve kişisel gelişiminin olumsuz etkilenmesi; velayet hakkına sahip annenin bu yönde talepte bulunmasını güçlü derecede haklı kılacak sebeplerden yalnızca birkaçıdır.

Bununla birlikte uygulamada özellikle de çocuklar açısından çevrelerindeki insanlara bu durumu açıklamakta sıkıntı yaşanması, bazı durumlarda çocuk baba ile görüşmediğinden dolayı babanın soyadını taşımayı reddetmesi gibi durumlar şüphesiz çocuğun ruhsal gelişimini olumsuz yönde etkilemektedir. Yaşanılan bu problemler meselenin sosyal yönü yanında çocuğun korunması gereken üstün menfaati gereği hukuki yönüne de dikkat çekmektedir.

Boşandıktan Sonra Çocuğun Annenin Soyadını Alması

21.6.1934 günlü, 2525 sayılı Soyadı Kanunu’nun 4. maddesinin ikinci fıkrasının “Evliliğin feshi veya boşanma hallerinde çocuk anasına tevdi edilmiş olsa bile babasının seçtiği veya seçeceği adı alır.”biçimindeki birinci cümlesinin, Anayasa’nın 10., 13. ve 41. maddelerine aykırılığı savıyla iptaline karar verilmesi istemi ile açılan davada, meseleye ilişkin olumlu nitelikteki ilk yargı kararlarından biri olan Anayasa Mahkemesi’nin 08/12/2011 tarihli ve E:2010/119 K:2011/165 sayılı, 14/02/2012 tarihli ve 28204 sayılı Resmi Gazete ile ilan edilen kararında “Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarında da çok geçerli nedenlerin varlığı dışında, yalnızca cinsiyete dayalı bir farklı muamelenin Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 14. maddesinde düzenlenen ayrımcılık yasağını ihlal ettiği kabul edilmektedir.

Eşitlik ilkesi, aynı konumda bulunan kadın ve erkeğin yasalar önünde eşit haklara sahip olmasını gerektirir. Kişinin cinsiyeti nedeniyle karşı cinse göre ayrıcalıklı duruma getirilmesi bu ilkeye aykırı düşer. Ayrıca eşitlik, bireyler arasındaki farklılıkların göz ardı edilerek herkesin her bakımdan aynı kurallara bağlı tutulması anlamında da algılanamaz. Kimi kişilerin başka kurallara bağlı tutulmalarında haklı nedenler varsa, yasa önünde eşitlik ilkesine aykırılıktan söz edilemez. Bu nedenle, yaradılış ve işlevsel özelliklerin zorunlu kıldığı kimi ayırımlar haklı bir nedene dayandığı ölçüde eşitliği bozmadığı halde, sadece cinsiyete dayalı ayrımlar eşitlik ilkesine açık bir aykırılık oluştururlar.

Eşler, evliliğin devamı boyunca ve boşanmada sahip oldukları hak ve yükümlülükler bakımından aynı hukuksal konumdadırlar. Erkeğe velayet hakkı kapsamında tanınan çocuğun soyadını seçme hakkının kadına tanınmaması, velayet hakkının kullanılması bakımından cinsiyete göre ayırım yapılması sonucunu doğurur.” gerekçelerine yer vererek söz konusu kuralı Anayasa’nın 10. Ve 41. Maddelerine aykırı bularak iptal etmiştir.

Anayasa Mahkemesi’nin 25.06.2015 ve 2013/3434 numaralı, 11.11.2015 tarih ve 2013/9880 numaralı, 20.07.2017 tarih ve 2014/1826 numaralı bireysel başvuru kararlarında ise; boşanma davası sonrasında velayet hakkı tanınan çocuğun soyadını değiştirme talebiyle açılan davanın reddedilmesi nedeniyle aile hayatına saygı hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkin açılan davada, “velayet hakkı tevdi edilen çocuğun soyadının kendi soyadı ile değiştirilmesi yönündeki talebin, velayet hakkı ve bu kapsamdaki yetkilerin kullanımı ile ilgili olması sebebiyle Anayasa’nın 20. maddesi kapsamında ele alınması gereken bir hukuki değer olduğunu, koruma, bakım ve gözetim hakkı veya benzer terimlerle ifade edilen velayet hakkı kapsamında, çocuğun soyadını belirleme hakkının da yer aldığını, eşlerin evliliğin devamı boyunca ve boşanmada sahip oldukları hak ve yükümlülükler bakımından aynı hukuksal konumda olduğunu, erkeğe velayet hakkı kapsamında tanınan çocuğun soyadını belirleme hakkının kadına tanınmamasının, velayet hakkının kullanılması bakımından cinsiyete dayalı farklı bir muamele teşkil ettiğini, başvurulara konu yargısal uygulamaların ölçülü olduğunun kabul edilemeyeceğini belirterek, eldeki somut olaya benzer nitelikteki başvurulara konu yargısal kararlarda Anayasa’nın 20. maddesi ile birlikte değerlendirilen Anayasa’nın 10. maddesinde güvence altına alınan ayrımcılık yasağının ihlal edildiğine” karar vermiştir.

Anayasa Mahkemesi yukarıda bahsedilen yönde karar vermiş olsa da uygulamada uzun yıllar boyunca velayet hakkına sahip kadının soyadını çocuğuna vermesi hakkı tanınmamıştır. Yargıtay, 2525 sayılı Soyadı Kanunu’nun 4. maddesinin ikinci fıkrasının “Evliliğin feshi veya boşanma hallerinde çocuk anasına tevdi edilmiş olsa bile babasının seçtiği veya seçeceği adı alır.”hükmünün iptal edilmiş olmasının boşanan kadının velayeti altındaki çocuğunun soyadını değiştirme hakkı vermediği ve çocuğun soyadının bu şekilde değiştirilmesinin, çocuğun menfaatine de aykırı olacağı gerekçeleriyle bu yöndeki talepleri reddederek, ilk derece mahkemesi tarafından bu yönde verilen kararları da bozmaktaydı.

Velayeti annede olan çocuğun soyadını değiştirme 2023

Anayasa Mahkemesi ve Yargıtay arasında bu görüş farklılığı, hukuk uygulamasında da karmaşa yaratarak istikrarsızlığa neden oluyordu. Yargıtay 2. Hukuk Dairesi’nin 09/04/2018 tarih ve E:2018/1306 K:2018/4719 sayılı emsal kararıyla bu karmaşıklığı gidererek eşitliğe aykırı olan ve ayrımcılık yasağını ihlal eden uygulamaların önüne geçmiştir. Yargıtay “çocuğun üstün yararı” ilkesine de dayanarak velayet hakkına sahip annenin çocuğun soyadını değiştirmesi talebinde bulunabileceğini belirttiği bu kararında “Somut olayda, velayet hakkına sahip davacı anne, soyadlarının farklı olmasından çocuğun rahatsız olduğunu ve anne ile aynı soyadını taşımak istediğini ileri sürmüş olup, davacı tanıkları da davalı babanın çocuğuna ilgisiz olduğunu, yaklaşık üç yıldır babanın çocuğunu görmeye gelmediğini, çocuğun birlikte yaşadığı anne ile aynı soyadını taşımamaktan rahatsız olduğunu, anne ile aynı soyadını taşımak isteğini sürekli dile getirdiğini, kendisini tanıtırken soyadını annenin soyadı olan “K.” olarak ifade ettiğini beyan etmişlerdir.

Çocuğun soyadının annenin soyadı ile değiştirilmesi halinde çocuğun üstün yararı bakımından ruhsal gelişiminin olumsuz etkileneceği ileri sürülmediği gibi, az önce açıklanan tanık beyanlarından çocuğun soyadının annenin soyadı olarak değiştirilmesinin çocuğun üstün yararına olabileceği anlaşılmaktadır.Tüm bu açıklamalar ışığında; velayet hakkı tevdi edilen annenin çocuğun soyadının kendi soyadı ile değiştirilmesi yönündeki talebinin velayet hakkı kapsamındaki yetkilerin kullanımı ile ilgili olduğu, velayet hakkı kapsamında çocuğun soyadını belirleme hakkının da yer aldığı, aynı hukuksal konumda olan erkeğe velayet hakkı kapsamında tanınan çocuğun soyadını belirleme hakkının kadına tanınmamasının velayet hakkının kullanılması bakımından cinsiyete dayalı farklı bir muamele teşkil edeceği, evlilik birliği içinde doğan çocuğun taşıdığı ailenin soyadını, evlilik birliğinin sona ermesi ile kendisine velayet hakkı tevdi edilen annenin kendi soyadı ile değiştirmesini engelleyici yasal bir düzenlemenin bulunmadığı, somut olayda söz konusu değişikliğin çocuğun üstün yararına da aykırı bulunmadığı ve çocuğun soyadı değişmekle kişisel durumunun değişmeyeceği dikkate alındığında, Anayasa Mahkemesi’nin benzer olaylarda verdiği hak ihlaline ilişkin kararları da gözetilerek, davanın kabulüne karar vermek gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulması doğru olmayıp, hükmün bozulmasına karar vermek gerekmiştir.” şeklinde hükmetmiştir.

Sonuç olarak; verilen bu karar ile Anayasa Mahkemesi ve Yargıtay arasındaki uygulama ayrılığı da giderilmiş olup gerek ayrımcılık yasağı ihlalinin ve eşitlik ilkesine aykırı uygulamaların önüne geçilmesi gerek yargıda birlik sağlanması bakımından önem arz etmektedir. Böylece boşanan kadının çocuğa kendi soyadını verebilmesi hakkı bu kararla birlikte nihai olarak tanınmıştır.

Velayet hakkı kapsamında kadının, çocuğun soyadını belirleme hakkını kullanabilmesi bakımından bazı şartların birlikte var olması gerekmektedir. Bu şartlar; çocuğun velayetinin annesinde olması ve soyadı değişikliğinin çocuğun üstün yararına aykırı olmaması şeklinde belirtilebilir. Bu şartların birlikte varlığı halinde kadının, çocuğuna kendi soyadının verilmesi talebinin olumlu sonuçlanacağı söylenebilir.

Boşanma davasının kesinleşmesiyle birlikte mahkemece çocuğun soyadının kadının soyadı şeklinde düzenlenmesi için ilgili nüfus müdürlüğüne re’sen yazı yazılmamakla birlikte; kadının bu hususta değişikliği yargı mercinden talep etmesi gerekmektedir. Velayetin kimde olduğu fark etmeksizin boşanan tarafların müşterek çocuklarının soyadı babanın soyadı olacaktır; annenin aksi yönde netice istemesi halinde bu yönde talepte bulunması gerekir.

Anayasa Mahkemesi yukarıda açıklandığı üzere evlilik birliğini boşanma ile sona ermesi halinde velayet hakkı anneye verilen çocuğun soyadının annenin açacağı dava ile değiştirileceğine hükmetmiştir. Söz konusu davada görevli mahkeme aile mahkemesidir. Aile mahkemesinin bulunmadığı yerlerde ise davaya bakmakla yetkili mahkemeler aile mahkemesi sıfatıyla asliye hukuk mahkemeleridir.

Çocuğun annenin soyadını taşıması talebiyle açılacak olan davada bir süre sınırlaması yoktur. Velayet hakkına sahip anne, velayet hakkı süresince bu davayı açabilecektir. Eğer çocuk, ergin bir birey oldu ise bu halde davayı bizzat kendisinin açması gerekmektedir.

Velayeti annede olan çocuğun annenin soyadını alması nasıl olur ?

Aile mahkemesinde açılacak olan dava sonucunda velayeti annede olan çocuk annesinin soyadını alabilir.

Velayeti annede olan çocuğun soyadını değiştirme için ne yapmak gerekir ?

Öncelikle aile mahkemesinde soy isim değişikliği davası açılması gerekir.

Velayeti Annede Olan Çocuğun Annenin Soyadını Alması, Boşandıktan Sonra Çocuğun Annenin Soyadını Alması” Makalemize 4 Yorum Yapıldı:

  1. Sevda Yalçın avatarı Sevda Yalçın dedi ki:

    Ben bir buçuk yıl önce resmî olarak boşandım oğlum Aralık 2023 tarihinde dört yaşına basacak velayeti bende eski eşim babalık görevini yerine getirmiyor oğlumu görmeye bile gelmiyor nafaka vesayre ödemiyor oğlumla maddi manevi tanışmıyor görüşmüyor kendisi madde bagimlisi ıssız güçsüz biri bende tekrar evlenmeyi düşünüyorum görüştüğüm kişi oğlumun tüm her şeyi ile maddi manevi ilgileniyor oğluma öz baba şefkati gösteriyor ve soyadini vermek istiyor bu mümkün mudur

  2. Hümeyra güdükboy avatarı Hümeyra güdükboy dedi ki:

    evlilik dışında bir çocuğum var vede çocuğumun soy adını kendi nufusuma aldım baba tarafi soy adını benim onayim. olmadan ala bilirmi

  3. Ahmet avatarı Ahmet dedi ki:

    merhaba 3 sene önce bosandım 7 yaşında oğlum var velayeti annesinden nafaka ödüyorum temel ihtiyaçlarını karşılıyorum tazminat ödedim ödemeler ve aldıklarıma karşılık belge var elimde eski eşim çocuğun soyadını alcam senden diyor bu durumda nafaka düşermi acaba

  4. ŞEymanur avatarı ŞEymanur dedi ki:

    ben boşanmak istiyorum ve çocuklarımı eşime bırakmak istemiyorum ne yapabilirim?

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir